GÜNLÜK HAYATTA KULLANILAN KELİMELER
Tazlar’ da kullanılan kelimler , birçok yöremize göre ağız farklılıkları göstermektedir. Hatta bazen aynı kelime köyler arasında bile farklı söylenebilmektedir. Biz olabildiğince Tazlar konuşma dilini yazmaya çalıştık. Özellikle NĞ ve NG harflerinin yan yana getirmekle alfabemizde olmayan bir sesi vermeye çalıştık. Bu ses için genizden gelen N ile G arası bir ses çıkarmak gerek.
Bu çalışmaları derleyip bize gönderen Sn İrfan Çetinkaya ‘ ya emeklerinden ötürü çok teşekkür ederiz. ve Hatta bu tür kelimelere katkıda bulunmak isteyenleri de bu çalışmaya sevinerek dahil edebiliriz…
KELİMELER | AÇIKLAMALAR |
AAH | hayır |
ABA | abla |
ABE | büyük erkek kardeş, ağabey |
ACAR | iyi güzel,bakımlı |
AGA | büyük erkek kardeş, ağabey |
AĞA | büyük erkek kardeş, ağabey,çalışana göre herhangi bir işi yaptıran kişi,patron |
AĞDIRMAK | ağır gelmek |
AĞI | zehir |
AĞIP DÖNMEK | bir yerde duramayıp,hareket halinde olmak, dönüp dolaşmak |
AĞIRLIK | başlık parası |
AĞMAK | olması gereken hizadanyukarı veya aşağı kaymak,teraziyi bozmak,bir tarafı ağır gelmek |
AKGÖT | herhangi bir iş yapmayı istemeyen, sevmeyen, çalışmaktan çekinen, tembel,korkak, kişiler için söylenir. |
AKIBAT | avukat. |
AKITMAK | büyük abdestini yapmak,kaka yapmak. |
AKMA | çam ağacının reçinesi |
ALADI | acele, çabuk |
ALAF | alev,ateş. |
ALANG | boş arazi,(alanga çık alanga ) |
ALANG | açıkta kalmak.( alangda galmışın yağırnım pek arıyyo). |
ANDAVALLI | şaşkın bön ve görgüsüz kimse. |
ANGARE | köyün ve köylünün menfaati olan bir iş için köydeki herkesin beden gücü ile herhangi bir ücret almadan zorla çalışması veya çalıştırılması. |
ANGIŞMAK | biri veya bir konu hakkında konuşmak |
ANGMAK | hatırlamak,bir kişi, olay hakkında konuşmak. |
ANGNANMAK | geniş ve rahat bir şekilde oturmak veya uzanmak. |
ANNEÇ,ANNEŞ | karşı |
ANNI ÇATI | alnının ortası |
APILAMAK | emeklemek, küçük çocukların, bebeklerin emeklemesi |
APIŞAK | bacaklarını ayırarak, açarak yürüyen, ayrık bacaklı. |
APIŞ GURMAK | bağdaş kurarak oturmak. |
ARDILMAK | yüksek bir yere tutunarak durmak,yüksekte olan birşeye uzanmak. |
ARIK | zayıf,bakımsız. |
ARINMAK | kirli olan bir şeyin temizlenmesi |
ARTMAKLAMAK | arkasına almak, sırtına alıp taşımak |
ATLAMAK | herhangi bir şeyin içindeki yabancı maddeleri ayıkalamak (açcık bulgur atla da pilav bişir bakam) |
AVARA | kötü, kalitesiz, herhangi bir işe yaramayan |
AVKILAMAK | azarlamak,köpeğin ısırması |
AVURT | dişlerle yanak arasındaki ağız boşluğu |
AYAK YOLU | tuvalet |
AYAN | muhtar |
AYDEŞ | ayakları dengesiz olan merdiven, sandalye vs. |
AYIKMAK, AYIKDIRMAK | ayılmak,uyanmak aklı başına gelmek – uyarmak, ikaz etmek. |
AYIRDIM | yol ayrımı |
AYLAK | herhangi bir iş yapmayan boş boş dolaşan |
AZADOLMAK | herhangi bir bitki veya ağacın aşırı şekilde uzayıp büyümesi. |
AZINSAMAK | verilen bir şeyi az bulmak,yeterli görmemek. |
BABİT | pek fazla gelişmemiş, yaşıtlarına göre daha küçük olan.genelde koyunların kuzularında yavaş gelişenler için söylenir. |
BADIVAN | büyük adımlar atarak,sağa sola sallanarak, ördek gibi yürüyen. |
BALIK OYNAMASI | şimşek, yıldırım ışığı |
BANMAK, BANDIRMAK | herhangi bir sıvının içine bir şeyi batırmak. |
BAYBILLANMAK | şımarmak. |
BELEMEK, BELENMEK | toz, un vs ile kaplamak,kaplanmak |
BELERMEK,GÖZLEENİ BELERTMEK | kızgın, korkuyla veya endişeyle bakmak. |
BELİNGNEMEK | uyurken korku ile ani bir hareketle sıçrayarak uyanmak |
BENGİZ | yüz, yüz rengi, çehre |
BERDUŞ | yeri yurdu belli olmayan,sorumsuz,başıboş gezip dolaşan. |
BERE | çarpma, vurma, incitme,sürtünme sonucunda meydana gelen küçük yara, meyve sebze,vs. meydana gelen ezilme,yaralanma. |
BERENGARİ | üstün körü,özensiz, şöyle böyle |
BET | iyi, güzel (ooo bet olmuş leeen) veya içinde kullanıldığıkelimeye göre, kötü, anlamında(baya bet etmişing gali) |
BEZE | ekmek yapmak için hamurların belli büyüklükte yuvarlak hale getirilmesi. |
Bİ GARER | hepsi aynı boyda,aynı yapıda |
Bİ GAYRAKGIN | boşu boşuna |
BILİCİK,(BILİ BILİ) | çok küçük,minicik,mini mini |
BİŞİYEN | nohut,fasülye,mercimek tarzı baklagillerin çabuk pişen cinsi |
BITIRAK | yüzeyi dikenle kaplı, elbiseye tutunup.rahatsızlık veren ot tohumu. |
BIZA EREĞİ | buzağı eğreği ,eskiden köydeki bütün ineklerin buzağılarının gütmeye gitmeden önce köyün içinde toplandığı alan. |
BOĞARSAK | iştahı yerinde olan çok fazla yiyecek tüketen. |
BOĞUŞMAK | insanların çocuklarıyla veya gençlerin ve çocukların kendi yaşıtları ile yerlerde yuvarlanarak oynaması, köpeklerin dövüşmesi |
BOLARMAK | bollaşmak,genişlemek |
BOLKA | gelinlerin veya düğünlerde genç kızların giydiği fistan üzerine giyilen kollu,sim işlemeli ceket. |
BOSDAN | köyümüzde karpuza verilen isim. |
BÖĞÜR | göğüs kafesinde her iki göğüsün alt kısmı, kalp hizası. |
BÖLME | ağaç kütüğü |
BÖRTDÜRMEK | yemek yapılacak veya hamura katılacak sebzeleri kaynar suda haşlamak. |
BÖRTMEK | çok susamak |
BÖYET, BÖYEMEK | su birikintisi olacak şekilde suyun önüne set çekmek |
BÖYÜRMEK | öküz,dana gibi büyükbaş hayvanların karşısındaki rakibine üstünlük sağlamak için bağırması, narası |
BUNGAR | pınar, su kaynağı |
BUNGUN | sıcak ve rutubetli ortamlar ve sıcak ve rutubetli hava için söylenir. |
BURMAK | eliyle çevirerek bükmek,karın ağrısı |
BURUÇ | bazı ağaçların üzerinde asalak olarak yetişen bir ot (ökse otu) |
BUVA | baba |
BUYMAK | soğuktan çok üşümek,donacak gibi olmak. |
BÜKMEK | eliyle tutup kıvırmak |
BÜNGÜLDEMEK | yer altından suyun kaynaması |
BÜRTLEMEK | yumuşak zeminli bir yerden dışa doğru çıkmak |
BÜRTLETMEK | herhangi bir şeyi sıkarak içindeki sıvıyı fışkırtmak,ağzına herhangi bir sıvıyı aldıktan sonra dudaklarının arasından ileriye doğru fışkırtmak. |
BÜRÜNMEK | örtünmek,üşümeyecek şekilde bir şeye sarınmak |
CAYMAK | vazgeçmek |
CAZI | kötü huylu, kavgacı,cazgır,bağırıp çağırarak istediğini yaptırabilen |
CERBİ | cebren, baskı ile, herkesin gözü önünde, korkusuzca yapılan olumsuz hareketler.. |
CEREME | herhangi bir kabahatin karşılığı ceza, |
CIBIL | üzerinde giysi olmayan,çıplak,fakir. |
CİBİLLİYET,CİBİLLİYETSİZ | yaratılış,huy,ahlak,tabiat-huysuz, ahlaksız,soysuz. |
CIDAVI | huysuz,yaygaracı,kavga ve gürültüçıkaran. |
CILIK | bozulmuş,kokmuş,sulanmış,bayatlamış.(cılık yumurta,cılık yara,cılkı çıkmış) |
CİMCİK | parmak uçları ile sıkarak acıtma, – baş ve işaret parmaklarının aldığı miktar kadar (bi cimcik duz) |
CINGA | kıvılcım. |
CİNS | soy sop,akraba |
CIRMILAMAK | tırmalamak |
CIRNAKLAMAK | tırmalamak |
CIVIK | çok sulu,sulanmış |
CUMALIK | hoca mektebine dini eğitim almak için giden çocukların perşembe günü hocaya hediye olarak götürdükleri,nohut,mercimek,kurufasulye,bulgur cinsinden kuru gıda maddesi. |
ÇAKILDAK | küçük baş hayvanların, pisledikten sonra tüylerine pisliklerinin yapışarak kuruması sonucu oluşan sert pislik kütlesi. |
ÇAKILDAKLI | kadınların tartışırken karşısındaki kişiye temiz birisi olmadığını belirtmek ve kötülemek için söyledikleri kötü söz. |
ÇALA ÇAPIT | kumaştan mamul eşyalara verilen genel ad |
ÇALMAK | hırsızlık yapmak,müzik aleti çalmak,mayalamak maya çalmak,andırmak benzetmek (rengi sarıya çalmak),ekmeğe kese toğurdu çalmak. |
ÇAPIT | bez |
ÇATGI | ( x ) çapraz şekilde bağlanmış veya dikilmiş nesne |
ÇEKİŞMEK | kızmak,tartışmak,ağız dalaşı yapmak |
ÇENET | bir bütünün her iki parçasından biri,poponun her iki yanındaki kemikler |
ÇEVGEN | eğri |
ÇEVRE | nişanlı kızların nişanlılarına gönderdikleri veya verdikleri kenarları pullu ve işlemeli mendil. |
ÇIKI,ÇIKILAMAK | bir bez parçasının içineyiyecek,para sarıp paket yapmak. |
ÇİLEMEK | çiselemek, yağmurun hafif hafif yağması |
ÇINGIL | salkım,üzüm salkımı. |
ÇİNNEM | ağızda bir seferde çiğnenebilecek miktarda olan,dişi olmayan küçük çocuklara verilen yiyecek(geviş) |
ÇIPGIN | ağaçların dibinde kendi kökünden çıkan ince sürgünleri |
ÇİRK | çamaşır yıkanırken oluşan kirli su. |
ÇIRPI | kurumuş ince ağaç ve çalı dalları |
ÇİRŞENG | gözün etrafında oluşan çapak |
ÇITLIK | üzerinde yenebilen küçük meyveleri olan dikenli bir çalı türü |
ÇİYDEM | ilk baharda garlıkda karlar erirken çıkan, sarı veya mor renkte çiçekleri olan bitki türü. |
ÇİYE | sarımsağın her bir dişi |
ÇİYİL (ÇİĞİL) | genellikle dameşların üzerine serilen ortalama 1-2 cm veya daha küçük çaptaki minik çakıl taşları. |
ÇİYİN | omuz. |
ÇOMAKLI DENEK | uç kısmı diğer taraflarından daha kalın ve eğri olan değnek. |
ÇOMULANMAK | bir araya toplanmak. |
ÇORAK KİLİ | çamaşır,bulaşık yıkarken kullanılan mayi,deterjanların ana hammaddesi. |
ÇÖNGÜR | bazı ağaçlarda ve çalılarda olan büyük ve sert diken. |
ÇÖYDÜRMEK | işemek |
DABILDAMAK | dikkatsizce yürüyüp gitmek |
DAKLEŞMAK | sataşmak |
DALABIMAK | esnemek. |
DALAMAK | yakmak, ısırmak,dişleyip koparmak. (ısırgan dalaması, köpeğin dalaması) |
DALÖĞLEN | tam öğle vakti |
DAM | hayvanların beslendiği ahır, hapishane |
DAMZIRMAK | herhangi bir sıvı maddeyi çok az kullanmak, damlatmak |
DANGIRDAMAK | başkalarını rahatsız edecek şekilde yüksek sesle,kabaca ve bağırarak konuşmak. |
DARTMAK,DARTILAMAK | asılmak, çekmek,bir şeyi olduğu yerden almak için kendine doğru hızla çekmek |
DELLENMEK | şımarmak. |
DEPER AŞŞA GİTMEK | bayır bir yerden aşağı doğru gitmek |
DEPEROTU | havuç |
DEPME | tekme vurmak |
DERMAN | köyde, yaşlıların günde en az bir tane içmeden duramadıkları gripin büyüklüğünde ağrı kesici ilaç,hap. |
DESDE | biçilen tahılların harmana götürülmeden önce kağnıya veya traktöre daha rahat yüklenmesi için bir araya getirilerek bir yığın oluşturulması. |
DİDEKLEMEK | ayrıştırmak |
DİDİLEMEK | didik didik etmek,parçalara ayırmak,ayrıştırmak |
DIKIM,BİDIKIM | lokma ,bir lokma |
DİLBER,DİLBERİM,DİSDİLBER | çok güzel |
DİLFİL | hayvanların çok severek yediği yabani bir yonca türü |
DİLMEK | sebze veya ağaçları dikine, boydan kesmek |
DİNGELMEK | ayağa kalkmak, ayakta durmak |
DİNGİLDEMEK | herhangi bir eşyanın ayaklarının dengesiz olup en küçük bir dokunuşta sallanması |
DİNGMEK | çok çalışmaktan veya yürümekten yorulup hareket edemez hale gelmek. |
DİRLİK | hayat,geçim,huzur,refah,rahatlık. |
DİŞEMEK | bebeklerin diş çıkarması – ekin biçilen tırpanların örs ve çekiçle dövülmesi. |
DİTMEK | kirmanla eğirilecek yünü ayrıştırmak,pişmiş tavuğun etlerini kemiklerinden ayrıştırmak. |
DOLAMA | parmaklarda oluşan ateşli ve sancılı sulu çıban |
DOMALAN | bahar aylarında yağmurdan sonra, çamlık alanlarda toprağın altından toprağı yararak çıkan, fındık ve yumurta arasında büyüklüğe sahip çok lezzetli bir mantar türü. |
DOMALAN,YERYARAN | yer elmasına veya patatese benzeyen,genellikle çamlık alanlarda bulunan fındıkveya ceviz büyüklüğünde yenebilen bir tür mantar. |
DÖKÜLEGALASICA | dökülüp kalasıca |
DÖNGEL | muşmula |
DUMA,DUMAĞI | kesintisiz, uzun süreli öksürük. |
DURLANIK, DURLAMBECİK | bulanık olmayan, duru, berrak.( su, açık çay,ve taneleri az suyu çok olan çorba gibi, kıvamında olmayan içecekler için kullanılır) |
DÜNEK | tünek: tavuk,horoz, hindi gibi kümes hayvanlarının akşam olunca üzerine çıkıp uyukladıkları ağaç tan yapılmış tünek. |
DÜRTMEK | sivri bir şey batırarak yürümeye zorlamak,bir işi yaptırmak için zorlamak,uyarmak,ikaz etmek için dokunmak. |
DÜRÜ | düğünlerde erkek ve kız tarafının yakın akrabalarına hediye ettiği kumaş, gömlek tarzında hediyeler. |
DÜŞÜNCEME | düşünceli olma, endişeli ve meraklı halde bulunma |
DÜYÜ | kısır köfte vs yapmak için kullanılan ince bulgur. |
ECİNNİ | cin taifesine verilen genel ad cinler |
ECİT MECİT | ye’cüc ve me’cüc anlamında kullanılır, genelde tv deki film veya dizilerdeki değişik kılıklı kişi yaratık veya hayvanlar görüldüğünde söylenir.(kapat eki televizyonu ecit mecit gibi şeyle çıkmış gine) . |
EERETİ | eğreti,sağlam ve sabit olmayan |
EKİ,ENKİ | elindeki ,önündeki,yakınındaki manalarında kullanılanbir kelime. |
ELCEK | haşeş daşının ayrılmaz parçası haş haş sürterken kullanılan özel olarak yapılmış taş |
ELİ SIKI | cömert olmayan, cimri. |
ELLİK | insan topluluğu, eldiven |
EMEN | oyun oynamak veya ağaç dikmek için toprağa açılan çukur. |
EMİŞMEK | annenin yavrusunu emzirmesi. |
EMMİ | babanın erkek kardeşi, amca |
EMSİZ | güçsüz,kuvvetsiz,zayıf,çelimsiz,beceriksiz. |
ENGASDAN | mahsustan,şakacıktan,yalandan. |
ENGÜCÜ | eninde sonunda, nasıl olsa |
ENTERİ | entari,tek parça uzun kollu veuzun etekli kadın kıyafeti. |
ERİNMEK | üşenmek |
ERNİMEK | kumaşın incelmesi |
ESBAP | çamaşır |
ESGİ | giyecek,çamaşır |
ESIRAN | elsıyıran,hamurla ekmek,börekyaparkentekne ve eldeki hamuru kesip kazımakta kullanılan bir çeşit metal spatula. |
ESSAH | sahi,gerçek,yalan değil |
EŞGARE | aşikar,alenen, kimseden çekinmeden,açık bir şekilde |
EŞİ BADILCAN | domates. |
EY | birisi çağırdığında efendim yerine kullanılan söz |
FANGIL FANGIL | şiddetli kulak çınlaması . |
FAŞIL FAŞIL | çok sıcak kaynar su . |
FER | göz ışıltısı,göz pırıltısı |
FESAT | kötü düşünceli, ara bozan nifak çıkaran, insanları birbirine düşüren. |
FIKIRDAK | fıkır fıkır olan hareketli |
FILDIRMAK (FIYDIRMAK) | fırlatmak, atmak. |
FİLİ,FİLİLEMEK | kilit,tırkaz la aynı manada. |
FİNGATMAK | sorumsuzca,keyfi olarak gezip eğlenmek |
FİNGİRDEK | çok hareketli,oynak,cilveli hareketlerle başka erkeklerin dikkatini çekmeye çalışan kadın ve kızlar için söylenir |
FIRDOLEYI | dört bir tarafı, etrafı, |
FİSDAN | kadın giysisi |
FİTİRE,FİTRE | iki kg. ağırlığında tahıl alan yuvarlak ölçü kabı. |
FOKURDAMAK | şiddetli bir şekilde kaynamak |
FOLLUK, FOL | tavukların yumurtlamaları için belli bir yere saman ve ottan yapılan yuva ve o yuvaya konulan yumurta. |
GABIRCAK | ceviz kabuğu |
GABIRCAK GİBİ | göze hoş görünen yeni olduğu belli olan – kuru,kupkuru |
GAÇ BAKAM | kenara çekil bakalım |
GAHERLENMEK | haksızlık veya hiç ummadığı birinden beklemediği olumsuz bir davranış görme sonucunda aşırı derecede üzülüp kederlenmek |
GALAK | boynuz |
GALGIMAK | koşmak,hoplayıp zıplamak |
GALİ,GALEN | artık manasında kullanılan sözcük.(yete gali leeennn). |
GAMANMAK | yüzüstü kapaklanmak |
GANCIK | dişi,genellikle hayvanlariçin kullanılır,insanlarda ise kadın ve kızları aşağılamak ve güvenilmez olduğunu vurgulamak için kullanılır. |
GANCIK,GANCIKLAMAK | dost gibi görünen düşman, hain,ihanet etmek |
GANDİL | gazyağı ile çalışan aydınlatma aracı |
GANGIRMAK | zorlamak,herhangi birşeyi yerinden çıkartmak için herhangi bir aletle zorlamak. |
GAPBANALI | hayret bir şeysin manasında kullanılan söz |
GAPCIK | tüfek mermisi kovanı |
GARA DAVUL | sadece davul ve zurnadan oluşan, düğünlerde yöresel oyun havaları çalan ekip. |
GARADABAN | çatı arası |
GARALTI | gölge,örtü altı,siper,kuytu yer |
GARDEŞLIK | gelinin sağdıcı,kız çocuklarının çocukken en iyi arkadaşlık kurdukları kişi |
GARER | yeterli,kıvamında,ayarında |
GARERLEMEYİ | göz kararı, tahmini olarak ölçüp biçmeden elle veya gözle yapılan ayarlama |
GAREZ | kötü niyet, kötü düşünce,kin,hınç. |
GARIN GOLANI | semeri eşeğin sırtına bağlamak ve yük konduğunda semerin ters dönmemesi için eşeğin karnının altından bağlanan geniş ve kalın kemer. |
GARNI YAVINCIMAK | açlıktan midenin kazınması |
GATIK | ekmeğin yanındaki yenecek diğer şeyler (kahvaltılık,sebze vb.yiyecek maddeleri.) |
GATIK ETMEK | ekmeğin yanındaki yenecek diğer şeyleri az yiyerek, yetirmek. |
GATING ALMAK,GATÖNG ALMAK | önüne katıp kovalamak. |
GATIRAN | katran, şap hastalığına yakalanmış hayvanların ayaklarına sürülen koyu renkli ağır ve keskin kokulu,yapışkan, macun kıvamında bir madde |
GAV | ağaç köklerinde asalak olarak yetişen bir tür mantar |
GAVARACI | yalancı,hilebaz, düzenbaz |
GAVATA | genellikle içine ağda denilen tatlının konulduğu,ağaçtan yapılmış yuvarlak, kapaklı saklama kabı. |
GAVLAMAK ( GAVLATMAK ) | ağaç kabuğunun, yara kabuğunun vs soyulması. |
GAVUR | uyanık, gözü açık. |
GAYGAN | yaprak şeklinde 20 – 35 cm çapında büyükparçalara ayrılmış veya ayrılabilen kaya (gaygan daş) |
GAYIL OLMAK | kabul etmek,razı olmak |
GAYIN | eşlere göre diğerinin erkek kardeşi |
GAYINNA | kayın valide,kaynana |
GAYINTA | eşlere göre diğerinin babası |
GAYIŞ GİBİ OLMAK | sıcakta,güneşin altında çalışırken yüzün veya vücudun güneşten yanması |
GAYME | kağıt para (ekine kaş gayme veding leen) |
GAYNEŞIK | çok hareketli ,yaramaz |
GAYRAK DAŞ | düzgün yuvarlak hatlı taş (çakıl taşı)(gayrak daş). |
GAZEL | kurumuş yaprak |
GELLABA,GELNABA | gelinabla,yenge, ağabey,amca veya dayının hanımına yapılan hitap şekli. |
GERİŞMEK | esneyip,gerinmek |
GEVEN | eskiden hayvan yiyeceği olarakda kullanılan dikenli yabani bir bitki. |
GEYCEK | giyecek,elbise, çamaşır |
GEZİNTİ | hol koridor. |
GİDİŞMEK | kaşınmak. |
GIII | kadınlara hityap şekli |
GILİ | küçük,ufak (köyümüzde lakap olarakta kullanılır) |
GILLENMEK (GILLENMEMEK) | hiç oralı olmamak, herhangi bir konu veya olay için herhangi bir çaba sarfetmemek. |
GIRAN | salgın hastalık |
GIRANGİRESCE | salgın hastalık gelip bir evden,bir yerden birkaç kişinin birden ölmesi için edilen beddua. |
GIRIK | evli çiftlerden birinin eşini aldattığı kişi |
GIT | eğreti, eksik, az, |
GIYMIK | çok ince ve küçük odun parçası |
GIYNEŞMA | kıpırdama, hareket etme,olduğun yerde öylece kal manalarında kullanılan bir sözcük |
GIZANG | kurt,köpek,kedi gibi hayvanların çiftleşme dönemi |
GOCA HAPAZ | iki elin birleşmesiyle oluşan büyük avuç. |
GOCADON | şalvar |
GOĞŞATMAK | bağlı veya kapalı bir şeyi hafif aralamak, gevşetmek. |
GOOLEŞMAK | bir kişinin aleyhinde konuşmak,dedikodu etmek,gıybet etmek |
GONGAK | bebeklerin kafa derisindeki döküntü,kepek |
GOPUK | sorumsuz,işsiz güçsüz,serseri |
GORSANG OLA | sanki manasında kullanılan sözcük(gorsang ola dedem eşşeğe binmiş ayakları yere deymiş.) |
GOYA | sanki, sözde,zannedersinki,imiş gibi, güya, anlamında kullanılan söz |
GÖCE | tarhana veya çorba yapmaya yarayan çok ince bulgur. |
GÖDE | şişman çok kilolu, güvercin veya kumruya benzeyen bir kuş türü. |
GÖK | mavi |
GÖK GÖRMEMİŞ | görgüsüz, adap ve edepsiz, terbiye almamış. |
GÖPCÜK | köşe |
GÖRÜMCE | kadına göre eşinin kız kardeşi |
GÖTDEŞ | kişiyi kötü alışkanlıklara çeken arkadaşları |
GÖY | gökyüzü |
GÖYNEK | köyde yaşlıların atlet niyetine giydikleri, amerikan bezinden dikilmiş,genelde dizlere kadar uzanan iç giysisi. |
GÖZEMEK | bir tohumu toprağın altına yerleştirmek,tohumu ekmek. |
GULUNÇ | kulunç,her iki omuzdaki kasların ağrıması. |
GUMBİL | patates |
GUPBERLEMEK | kimse görmeden aşırmak, çalmak. |
GURCULAMA | kurcalama karıştırma manasında kullanılan sözcük. |
GURSAK | mide,karın, |
GUŞ EKMEĞİ | yemeği yapılan bir yabani ot türü |
GUYMAK | koymak,doldurmak,(çay guyvede içem bakam) |
GUYULAMAK | lahana, pırasa türü sebzeleri toprağın altına tamamen gömmek ve ihtiyaç olduğunda oradan çıkartıp yemek. |
GUZ | güneş görmeyen,gölge ve soğuk kuzeye bakan cephe |
GÜDÜK | kısa boylu,eksik,sakat, sonuçlanmamış yarım. |
GÜLGÜLÜ | pembe renkli |
GÜNAŞŞIK | ayçiçeği |
GÜNDÖNÜMÜ | gündüzlerin kısalıp,gecelerin uzamaya başlaması, 22 haziran da başlayan dönem |
GÜNNETMEK | güneşte kurutmak.güneşlendirmek |
GÜNNÜKCÜ | günlük yevmiye ile çalışan,gündelikci. |
GÜNÜLEMEK | kıskanmak |
GÜVEE | güveyi,damat |
HALAZA | tarla veya bahçelerde bir önceki hasat döneminden kalan herhangi bir tohumun tekrar yeşermesi |
HALKA | çoban köpeklerinin boynuna takılan,ucu sivri demirlerle çevrili bir tür tasma. |
HALKA | uç kısımları dikenli demirden yapılmış köpek tasması. |
HAMLAMAK | uzun süre idmansızlık ve çalışmamaktan hamlaşıp,ilk çalışma sırasında işe alışıncaya kadar çekilen zorluk. |
HAPAZ | avuç |
HAPAZ, HAPAZLAMAK | avuç, avuçlamak. |
HAREL,HERAL,HERALIM | herhalde manasında kullanılan sözcük. |
HARIM | bahçelerin etrafına veya duvarların üstüne konan dikenli çalı |
HAŞEŞ | haşhaş,afyon tohumu |
HAŞEŞ DAŞI | üzerinde haş haş sürtmeye yarayan taş |
HAŞEŞ GAPCIĞI | haşhaşların tanelerinin bulunduğu kellesi. |
HATDI ZATINDA | esasen, aslında,doğru şekilde |
HAVAA | şarkı,türkü |
HAVAS | heves |
HAVLA | helva |
HEE | evet |
HELA | tuvalet |
HEYAM | galiba , sanırım, herhalde yerine kullanılan sözcük. |
HEYBE | genellikle binek hayvanlarının üzerine konan ve yük taşımaya yarayan yünden dokunmuş iki taraflı torba |
HİÇİNSİMEK | önemsememek,kıymet vermemek, adam yerine koymamak. |
HILT OLMAK | sırıl sıklam olmak,çok ıslanmak, |
HİNCİ,HİNDİ | şimdi, şu anda |
HISIM | akrabalık bağı olan kişi |
HOCA METDABI | hoca mektebi ,çocukların dini bilgileri ve kur’an-ı kerim öğrenmek için gittikleri eski imam evinin bitişiğindeki yer. |
HÖYKÜRMEK,HÖNKÜRMEK | hüngür hüngür ağlamak, suyun oluklardan çok gür bir şekilde akması |
İBİK | tepe,uç kısım,şapkaların önündeki siperlik kısmı |
IHIP GALMAK | çöküp kalmak |
IHMAK | yorgunluktan hareketsiz kalıphareket etmeye dermanı kalmamak,yıkılmak, çökmek. |
IRAAT,IRAHAT | rahat, kağnıya koşulmuş öküzlerin boyunlarını dinlendirmek için kağnının boyunduruktan önde kalan kısmına konulan genellikle üst kısmı hilal şeklinde 100 –120cm boyunda ağaç destek. |
IRAMAS | harmana getirilmiş buğday veya arpa sapı yığını. |
IRGILAMAK | sallamak |
IRLAMAK | sallamak |
ISDAR DOKUMAK | halı kilim heybe torba ganı çuvalı gibi eşyaları dokumak. |
ISMARIŞ | sipariş |
IŞGI | talaş |
IŞGIN ( FIŞGIN ) | ağaçların kökünün yan tarafından çıkan ince sürgün. |
İKİLEMEK | daha önce sürülmüş bir tarlayı ekmeden önce ikinci bir defa daha sürmek. |
İLAN PIRÇISI | genellikle kuytu yerlerde yetişen ve bezelye tanesi büyüklüğünde meyveleri olan bir bitki. |
İLEBADA | yemeği ve sarması yapılan bir yabani ot türü |
İLENMEK | beddua etmek. |
İLEŞBER | rençber,çiftçilikle uğraşan kişi |
İLGİ | genellikle çobanların torbalarını vücutlarına bağlamak için kullandığı ağaçtan yapılmış bir alet. |
İLİK | köyümüzde düğmeye verilen isim. |
İLİNTİ | keder,merak,şüphe,herhangi bir konuyu kafaya takıp olumsuz düşüncelere kapılma |
İLK EVELA | ilk önce |
İLKÖNGÜŞ | ilkönce anlamında kullanılan sözcük. |
İLMEK | kolayca çözülebilen bir düğüm şekli. |
İLMEK | vurmak,çarpmak,(atılan bir taş,değnek,vs. isabet etmesi). |
İMBOL,NODUL | uzunca bir sopanın (örendire)ucuna takılan (çakılan ucu sivri çivi. |
İNANEYA | inanki,gerçekten ,sahi diyorum ,manasında kullanılan deyim. |
İSDEECİ | dilenci |
İŞDONU | iç donu, külot yerine kullanılan iç çamaşırı |
İT TİRSEĞİ | gözün kenarında çıkan arpacık olarak da bilinen viral enfeksiyon. |
KAKILAMA | bir şeyle itme,vurma,dövme |
KAKILI | çok fazla var, ağzına kadar dolu |
KAYKILMAK | sağ veya sol kalçasının üzerine eğilerek oturmak,bir yere yaslanarak durmak |
KEÇE | sıcak suyla ıslatılarak sıkıştırılmak suretiyle kıldan elde edilen kalın ve kaba kumaş. |
KEK’MEK | sekmek |
KEKEÇ | çekiç |
KELEM | lahana |
KELEP | yünleri eğirdikten sonra 50 – 60 cm çapında bir düzeneğe sarılp bir araya getirilmiş ip |
KELETER | ot ve samantaşımaya yarayan büyük ve derince sepet. |
KELİK | eski ayakkabı. |
KELİK | yaranın kabuğu |
KEMİRE | ahırda büyükbaş hayvanlar ,ağılda koyunlar tarafından ezilmiş ve en az birkaç ay beklemiş gübre. |
KENEF | tuvalet |
KEPAZE | utanmaz, terbiyesiz,haysiyetsiz,rezil-değersiz,önemsiz |
KEPİ | yünden yapılmış keçe veya eski yün çorap parçası. |
KEPİNEK ,KEPENEK | genellikle çobanların giydiği koyun yününden yapılmış keçe . |
KERASSINMAK | görevi olan bir şeyi yapmamak için kaçmak, veya yapacağı işin zor gelmesi |
KERATA | ayakkabı çekeceği,küçük çocuklara hitap şekli |
KERTİK | çentik,çentilmiş ,kenarı keskin bir şeyle oyulmuş. |
KERTİKLİ SAHAN | kenarları oyuk ,desenli bakır tabak. |
KES | köy fırınında fırını yakarken kullanılan; iri saman taneleri,çamyaprakları (pür) vs den oluşan yakacak maddeleri. |
KESE | pamuklu kumaştan yapılmış küçük çuval- kestirme,kısa yol. |
KESEK | sürülmüş tarladaki tam parçalanmamış iri toprak bütünü |
KESENEK | götürü usulle yapılan iş |
KESİK | mayası tutmamış yoğurt |
KIMÇI | kırbaç |
KİREBOLU | arıların kovanın iç tarafına soğuktan korunmak için ördükleri bal mumu.(arıların kovanın içine soğuk girmesini önlemek için balmumundan kendi yaptıkları bir çeşit sıva). |
KİRKİT | halı veya kilim (ısdar) dokurken ilmekleri sıkıştırmaya yarayan, genelde meşe ağacı veya başka sert ağaçlaardan yapılan alet. |
KİRMAN | yün eğirmeye yarayan alet. |
KİRMAN OKU | kirmanın birbiri içine geçen kısımlarını sabitlemeye yarayan 20 – 30 cm uzunluğunda ağaç çubuk. |
KISGIRMAK | sahibi olduğu köpeğin başkalarını ısırması için teşvik etmek ,kışkırtmak..(halen dut kıs kıs kıs kıs demek) |
KISMİR | cimri |
KİŞELEMEK | tavuk, hindi, kuş gibi kanatlı hayvanları uzaklaştırmak veya korkutup kaçırmak için kişşt,kişe diyerek bağırmak |
KİZDİRMEK | bıktırıp,usandırmak. |
KOSALMAK | gururla,göğsünü gererek,heybetlice oturmak |
KÖME | yığın,küme |
KÖSDEK | ayak bağı |
KÖSDEKLİ | ayakları bağlı |
KÖSDEMEK | at, eşek gibi binek hayvanların ön ve arka ayaklarını çapraz şekilde bağlayarak hareket kabiliyetlerini kıstlayıp kaçmalarını önlemek |
KÖSÜLMEK | çok yorulmak |
KUPA | bardak,su veya çay bardağı. |
KÜFÜL KÜFÜL | rüzgar alan, esintili,ferahlık ve serinlik veren yer için söylenir.(çamıng altı pek iyiydi küfül küfül esiyodu) |
KÜLE | genellikle ahlat ağacının kütüğünden kesilen ve üzerinde et kıymaya yarayan alet. |
KÜLLENMEK | yere yatıp yuvarlanmak.(eşeklerin sırtlarını kaşımak için yere yetıp sağa sola dönerek yuvarlanması ) |
KÜMKÜ | eğri, kambur, |
KÜMKÜLMEK | eğilmek,beli bükülmek,kambur bir hal almak. |
KÜP | topraktan yapılmış içine kuru gıda maddeleri konan elips şeklinde büyük kap. |
KÜTÜLEMEK | dövmek,dayak atmak. |
KÜTÜLEMEK | sobanın gürül gürül yanması. |
LEEN | erkeklere hitap şekli |
MADIRGA | en az 1 kg ağırlığında şekli balyoza benzeyen büyük çekiç. |
MANCAR | şeker pancarı |
MATETMEK | hiç iyi yapmamışsın anlamında kızarak söylenen söz |
MAYIS | yaş (taze) koyungübresi |
MAYŞU | ekşi |
MAZIL | sevilmeyen,istenmeyen,başbelası. |
ME,MEH | al (birine birşeyi verirken söylenir) |
MENDİL | sofranın altına serilen bez, sofra bezi |
METDAP | mektep,okul . |
MEYMINAT | surat |
MEYMINATSIZ | suratsız,asık suratlı,çirkin |
MIH,MIK | büyük çivi |
MİL | akan su veya selin bıraktığı kumlu ince toprak |
MINCIĞINI ÇIKARMAK | ezip işe yaramaz hale getirmek, pestilini çıkarmak |
MİNTAN | gömlek |
MIRIĞI YIKIK.(MIRIĞINI YIKMAK ) | keyifsiz ,morali bozuk,küskün olmak. |
MISMIL | temiz, dini kurallara göre kesilmiş,eti yenebilen hayvan. |
MIYMINTI | herhangi bir işi kendisi beceremediği halde, başkasının yaptığınıda beğenmeyen kişi |
MIZILDAMAK | ağlamak, |
MIZILDANMAK | olumsuz sözler söylemek. |
MIZMIZ | uyumsuz,huysuz,titiz,kıl |
MOLAZ | taş duvar örerken, büyük taşların arasına konan, küçük taş parçaları. |
MOZA GANADI | kağnılarda küçük kanat |
MUNDAR | dinen uygun olmayan şekilde kesilmiş veya kendiliğinden ölmüş hayvan.- kirli,pis, iğrenç . |
MUZUR | aksi,yaramaz,insanlara eziyet eden,zarar veren. |
MÜDANAA ETMEMEK | minnet,tenezzül etmemek |
MÜZEVİR | laf getirip götüren |
MÜZMAL ETMEK | berbat etmek. |
NACAK | küçük balta |
NADAS | tarlayı ekmeden önce sürüp dinlendirerek ekmeye hazırlamak,dinlendirmek. |
NAMAZLAA | üzerinde namaz kılınan seccade |
NARASING | yok,mevcut değil, ah keşke |
NEMBEEN | nebileyim ben, ben bilmiyorum,bilmemki yerine kullanılan sözcük. |
NENECENG | ne yapacaksın boşver, sanane,üzerine vazife olmayan işlere karışma |
NOBAL | vebal |
NOBAL ARTMAK | günahı nobalı boynunga diyerek, bir işin sorumluluğunu karşısındakine yüklemek. |
O ETMİŞ CİLEEEN | o etmiş cileyin, onun yaptığı gibi. |
OCAK | eskiden ısınmak ve yemek pişirmek için kullanılan geniş şömine. |
OK,GANINING OKU | kağnının boyundurukla tekerlerin arasında kalan en uzun parçası. |
OKLAA,OKLAĞI | hamur açarken kullanılan silindirik ağaç,oklava |
OKU,OKUNTU | nişan,düğün vs.toplantılara davet etmek. |
ONG | üzerinde meyvesi çok olan ağaç |
ONGMAK | maddi yönden rahata kavuşmak, huzura ermek, |
OOCULAMAK | sert bir şeyi eliyle parçalamak,avuçlarının içinde parçalamak, ovalamak,birisini dövmek |
ORAK | hilal şeklinde tarlalarda ot veya tahıl biçmeye yarayan küçük alet. |
OTURUŞGUN | kemale ermiş,ağır başlı,olgunlaşmış insan |
ÖKDEN | önceden,öncelikle |
ÖLÇEK | iki demir ölçeğinde otuziki kg. tahıl alan bir hacim ölçüsübirimi |
ÖLET | köylerde kanatlı hayvanlara gelen bulaşıcı ve girdiği yerde hiç kümes hayvanı bırakmayan hastalık.(belki de kuş gribi dediğimiz hastalık olabilir) |
ÖLLEMEK | toprağın suya doyması |
ÖNCEK | iplerinden bele bağlanarak şalvarın üstüne takılan ve gerektiğinde içinde birşeyler taşımaya yarayan önlük. |
ÖRENDİRE | genelde kağnılarda öküzleri ilerletmek için kullanılan ucu çivili 2 – 2,5m uzunluğunda sopa |
ÖRS – KEKEÇ | çayır veya tarlada ekin biçilirken körelen ve ağzı kalınlaşan tırpanların ağzını çekiçle döverek inceltip düzeltmeye yarayan alet. |
ÖSSEET | ozaman,o an, anında anlamında kullanılan deyim. |
ÖSSENG | galiba , sanırım, herhalde yerine kullanılan sözcük. |
ÖTEEN | önceki gün,birkaç gün önce |
ÖTERİ VA (ÖTERİ GİT ) | ileri git. |
ÖTÜRMEK,ÖTÜREKLİ (TÖRTÖR OLMAK) (AMEL OLMAK) | ishal olmak,ishal olmuş. |
ÖYÜMEK | öğürmek, kusmak üzere olmak |
PALÇIKLI | dağınık,giyim kuşamına dikkat etmeyen,derli toplu olmayan |
PAPARAYI YİMEK | fırçayı yemek, azar işitmek |
PAPILANMAK | bebeklerin 5 – 6 aylık olup ele avuca gelecek kadar büyüyüp gelişmesi |
PARPILAMAK | fırça atmak,kızıp bağırmak,çağırmak, azarlamak |
PARPIYI YİMEK | fırça yemek,azar işitmek. |
PAYTAR | veteriner. |
PELİT | meşe ağacının meyvesi |
PERİ | küçük çivi |
PEŞGİR | havlu |
PİNAR | dede çamının üst tarafında kokarot kalesinin civarında yetişen baharlı bir kokusu olan çalımsı bir bitki. |
POÇU | düğünlerde damat ve sağdıcın omuzuna asılan kumaş, başörtü.v.s. |
PONTUR | pantolon |
PÜR | çam ağaçlarının iğne şeklindeki yaprağı |
SADIÇ,SAĞDIÇ,SADEÇ | damadın en yakın arkadaşı |
SAHAN | tabak |
SAKAK | boyunduruğun alt kısmında zevlelerin takıldığı ağaç. |
SALLANGEÇ,SALLANGEŞ | salıncak |
SAMIT | geri zekalı, aptal anlamında kullanılan sözcük. |
SAMSAK DİKMEK | oturduğu yerde uyuklamak ve uyuklama esnasında başın öne doğru düşmesi. |
SAPBAN | her iki ucuna ip bağlanmış,taş atmaya yarayan,deri veya keçe den yapılmış sapan. |
SAPITMAK | ne yapacağını bilememek, şaşırmak. |
SAPOLMAK | kovalamak için peşine düşmek. |
SASI | tatsız,tuzsuz |
SAYDOON | sahi diyorum ,gerçekten manasında kullanılan deyim. |
SAYLAMAK, SAYMAK | söylediğini kabul etmek, itiraz etmemek |
SAZAK,SAZAKLIK | suluk ve otlu yer. |
SEKİ | köyde evlerde ve köy odalarında gündüz oturmak, gecede üzerine yatak serip yatmaya yarayan tahtadan yapılmış altı dolap şeklinde kullanılabilen büyük sedir. |
SENELMEK | bisküvi vs katı bir yiyeceğin yumuşaması |
SEPİLEMEK | suserpmek,yağmurun az olarak yağması. un, tuz, baharat gibi küçük taneli şeylerin ekilmesi. ve karşıdaki kişinin yalan söylediğini anlatmak için kullanılır.(yaamır hemen sepiledi geşdi),(eki salateya açcık duz sepileeve),(seningki zoru görüşün sepilemeye başladı) |
SERGEN | buz dolabının olmadığı zamanlarda köyde buzdolabı niyetine kullanılan etrafı telle çevrili, kapalı raflı dolap.( tel dolap ) |
SIĞIR EREĞİ | sığır eğreği ,eskiden köydeki bütün ineklerin kırlara gütmeye gitmeden önce köyün içinde toplandığı alan. |
SİİT,SİİTMEK | koş, koşmak manasında kullanılan sözcük |
SIKI | mermi,fişek,sadece barutla dolu kuru sıkı |
SIKI | cimri,eli sıkı,müsrif olmayan |
SIKMA | gömlek |
SİNGMEK,SİNGNENMEK | saklanmak. |
SIPA GIRKIMI | ilk baharda eşşek sıpalarının bakımsızlıktan tüylerini dökemediği durumlarda sahibinin, sıpanın tüylerini alelade bir biçimde kesmesi.(insanlarda düzgün yapılmamış saç traşında dalga geçmek için kullanılır.) |
SIRIM | deriden veya bağırsaktan yapılmış deri dikiminde kullanılan sağlam ip |
SIRIM GİBİ | sağlam,güçlü kuvvetli |
SIRNAŞIK | arsız,utanmayan,insanı yakaladığında bir türlü bırakmayan |
SİVTİNMEK | boş boş, amaçsızca gezinmek |
SİYMEK | herhangi bir sıvının, içinde bulunduğu kabın kenarından sızması. |
SOLLUK | genelde demirden yapılmış kaldıraç. |
SORMAK | emmek |
SORUŞMUŞ | tazeliği gitmiş,buruşmuş |
SORUTMAK | somurtmak. veya tek başına öylece kalakalmak. |
SÖBÜ | yumurta gibi, oval şeklinde olan |
SÖNGE | köy fırınında ekmeklerin pişirildiği iç kısmının temizlendiği paspas şeklinde bir ağacın ucuna bağlanmış bez. |
SUFRA | sofra |
SUMSAKLAMAK,SUMSAK KAKMAK | yumruklamak,yumruk vurmak. |
SUSA | asfalt yol |
SÜMEK | yapağı, koyun yünü. |
SÜMEK DİTMEK | yıkanmış koyun yünlerini elleriyle birbirinden ayırarak kabartmak |
SÜNMEK, SUNMAK | kedi veya köpek gibi hayvanların yiyeceklere kafasını uzatması , |
SÜNMEK,SÜNDÜRMEK | uzamak,birşeyi çekip uzatmak |
SÜRGÜ | kapıların arkasında kapıları içeriden kilitlemeye ve dışarıdan başkasının girmesini engellemeye yarayan ağaçtan kapılmış kilit |
SÜRGÜ(TARLA) | tarlaya ekin ektikten sonra öküzlerle veya traktörle ekilen tanelerin üzerini toprakla kapatmaya yarayan (büyük harf t şeklinde ) ağaçtan yapılmış çiftçi aleti |
SÜRSALMAK | hamle yapmak, hücum etmek,saldırmak |
SÜRSÜR ÇEKMEK | zemini toprak döşemeli evlerde tozu gidermek amacıyla toprak,su ve samanla hazırlanan harcın bir bez yardımıyla zemine sürülmesi. |
SÜRÜŞÜP GİTMEK | ayağı takılıp düşmek |
SÜRÜYEÇ | bulaşık yıkarken kullanılan bez. |
ŞAKLAMAK | ortadan diklemesine ikiye bölmek. |
ŞAKŞAK | 33 tane boncuktan oluşan küçük tesbih. |
ŞAMAR | tokat |
ŞAPILDAMAK | şımarmak. |
ŞAPLAK | tokat |
ŞATDAK | kadınların tartışma sırasında birbirini aşağılamak için söyledikleri şımarık anlamında söz |
ŞATDAKLANMAK | ne oldum delisi olmak, şımarmak manasında kullanılan sözcük. |
ŞATDAKLANMAK | şımarmak,yaramazlık yapmak. |
ŞAVK | ışık,lamba |
ŞEMİLEK | ayağın her iki yanındaki kemik çıkıntıları |
ŞIKIRDAK | kadınların tartışma sırasında birbirini aşağılamak için söyledikleri şımarık anlamında söz |
ŞIKLAK | eski ağaç kapıların açılıp kapatılması için kapı kolunda bulunan ve baş parmakla bastırılarak hareket ettirilen mekanizma |
ŞINGIRDAK | zil, sallandığında ses çıkartan bebek oyuncağı |
ŞİNCİ | şimdi, şu anda. |
ŞİNİK | 4 fitre ölçeğinde sekiz kg. ağırlığında tahıl alan yuvarlak ölçü kabı. |
ŞİRNİMEK | şımarmak. |
ŞİŞEGALASICA | öldükten sonra cesedin şişsin , veya öl anlamında kullanılan beddua. |
ŞİVŞİRMEK | her hangi bir olumsuz davranışta bulunması için birini kışkırtmak,gaz vermek. |
TABLA,TALBA | tahta sofra |
TAKET | takat, güç,kuvvet, derman. |
TAKGA | şapka,takke |
TALİS | büyük kahverengi çuval. |
TAM ÇALGI | davul,trampet,klarnet ve borazandan oluşan,düğünlerde yöresel oyun havaları çalan ekip. |
TANGIR TANGIR | içinde herhangi bir eşya veya kimse bulunmayan ev – bomboş |
TARA | ucu eğri veya düz satır . |
TARANAS ETMEK | darmadağınık etmek, dağıtmak. |
TAS | bir ölçeğin dörtte biri,bir şiniğin yarısı |
TAS | su bardağı |
TAVATIR | çok iyi,mükemmel,harika. |
TECCAL | deccal(genelde yaramazlık yapan çocuklara söylenir.) (amaning filancaların torun pek teccal) |
TEDİK | çabuk, hızlı. |
TEENE | tenha, kalabalık olmayan |
TEKDURMAK | şımarmadan durmak |
TELTİK | yanlış, hatalı, değişik.(babışlangı teltik geymişing) |
TEMİREE | temre, vücudun değişik yerlerinde oluşan, hafif sulu, kızarık, kaşıntılı ve köyümüzde belli kişilerce okuyarak ve arpa ile üzeri çizilerek iyileşen bir cilt rahatsızlığı. |
TEMİZLİK | semiz otu |
TENGERLEK | yuvarlak |
TENGERLEMEK | yuvarlamak |
TERLİK | yaşlıların kafalarını üşümekten korumak ve şapkalarınıda saçlarından yağlanmasını engellemek için kasketin altına giydikleri takke |
TERS | gübre,dışkı |
TERSEVİ | terslikte biriken tersleri(hayvan gübrelerini) tarlaya götürmek için kağnının üzerine konan ağaçtan yapılmış alet. |
TERSİK,TERSLİK | ahırların içindeki hayvan pisliklerinin atılıp tarlalara götürmek için biriktirildiği alan.(köye kanalizasyon gelmeden önce tuvaletler tersliklerin üzerine kurulurdu). |
TERSLEMEK | tarlaya gübre,ters atmak |
TEZEK | kurumuş veya kurutulmuş,eskiden yakacak olarakta kullanılan büyükbaş hayvan pisliği |
TEZGİNE | inşaat yaparken,taş,kerpiç,çamur vs taşımaya yarayan tahtadan yapılmış alet |
TİDİRMEK | küçük abdestini yapmak,çiş yapmak |
TINAS | harmanda yığılmış saman (saman yığını) |
TİNGİLDEMEK | küçük çocukların veya yaşlıların yürürken arasıra düşecek gibi olması |
TIRKAZ | kapının dışarıdan müdahele ile açılmasını önlemek için yapılan,ağaç veya demirden, sürgü kilit vs. |
TIRLATMA | eşeğin semerinin her iki yanına bağlanarak ve ince ucu yerde sürünerek getirilen 10 – 15 cm çapında 3 – 5 m boyunda hazırlanan odun(yerde sürüklenen kısmın çıkardığı sesten ötürü tırlatma denilir.) |
TIRPAN | otları ve ekinleri biçmeye yarayan alet. |
TİSGE | fiske, bir tutam |
TİSİRMEK | hapşurmak. |
TİYEK | fasülye bitkisinin büyümekte olan sürgünleri. |
TOKA | daire şeklinde yuvarlak bir demir parçası ,genellikle zincirlerde kullanılır. |
TOKDUR | doktor, hekim. |
TOKLU | bir yaşına gelmiş koyun yavrusu |
TOKLUBAŞI | yemeği yapılan bir yabani ot türü |
TOMBURLAK,TOMBARLAK | yuvarlak |
TOPAN | kırlent,küçük yastık |
TOSGA | domuz yavrusu |
TOSUN | bir yaşını geçmiş erkek, inek yavrusu,dana |
TOZAK | bahar aylarında yağmurdan sonra çayırlarda oluşan tumurta sarısı büyüklüğünde beyaz renkli yenmeyen bir mantar türü |
TÖKEZİMEK | ayağı sürçmek,ayağı biryere takılmak. |
TÖKÜL TÖKÜL EDELEK | yürürken düşüverecekmiş gibi, yalpalayarak veya dengesini kaybedip düşecek gibi olarak yürümek, yeni yürümeye başlamış çocuklar veya çok zor yürüyen yaşlıların yürüyüşünü anlatmak için kullanılır.(aşa aba nerden geliyong bööne tökül tökül edelek) |
TULUK | içine peynir basılan bütün olarak çıkarılmış koyun, keçi derisi,tulum – her iki yanak (tuluğunga ikidene kakı kakı verisem görüsng gününgü) |
TUNNUK | köy fırınında fırının kubbe şeklindeki tavanı. |
TÜNGÜLMEK | yüksekçe bir yerden atlamak. |
UĞRA | hamur açarken hamurun yapışmasını önlemek için kullanılan un. |
UĞUNMAK | baş dönmesi, başı dönerek yere düşmek veya düşecek gibi olmak. |
ULAMAK | eklemek,ilave etmek |
ULFAR,ULFAR ÇİÇEĞİ | glayöl cinsinden mor renkli çiçekleri ve kendine has kokusu olan bir bahçe çiçeği. |
ULUK | çatılardki suyun yola akması için konan ağaç, metal, plastikten yapılmış oluk |
UNNEŞMAK | yetişmek yetişmeye çalışmak ulaşmak |
URBA | giyecek,giysi |
UŞGUR | belden düşmemesi için şalvar bağlamada kullanılan ip |
UYKU DÜNEK | uyku ( gece çayı çok işmişin uyku dünek galmadı ) |
UYKU SEMESİ | uyku sersemliği,uykudan tam olarak uyanamama hali |
UYLEŞMAK | herhangi bir konu üzerinde anlaşmaya varmak |
UYMAK | sataşmak. |
UYMAK | yapılmaması gereken olumsuz bir davranışı,bir işi biriyle beraber veya onun teşvikiyle yapmak. |
ÜFÜRMEK | üflemek – yapamayacağı şeyleri yapmış veya yapabilecekmiş gibi konuşmak, yalan söylemek. |
ÜLEŞMEK | paylaşmak. |
ÜMZÜK | güğüm ve çaydanlıkların su dökülen çıkıntısı |
ÜNNEMEK | çağırmak, seslenmek.(ünnedim emme duyuramadım) |
ÜRMEK | köpeğin havlaması |
ÜTMEK | kumarda kazanmak. |
ÜTÜLEMEK | yolunmuş tavuk,kuzu kellesi veya paçasının üzerinde kalan ince ve küçük tüylerini yakma işlemi |
ÜTÜLMEK | kumarda kaybetmek. |
ÜZERLİK | tütsü olarak kullanılan bir bitki. |
VANGIL VANGIL | arı topluluğunun uçarken çıkardığı sesi v.b.anlatmak için kullanılır |
VARANGELEN | ısdar ağacında( halı kilim dokuma tezgahında ) sürekli olarak aşağı yukarı hareket eden düzenek. |
VARMAK | bir yere ulaşmak,bir kızın biriyle evlenmesi |
VAZIL VAZIL | arı ve karasineklerin çıkardığı sesi anlatmak için kullanılır. |
VELESBİT | bisiklet |
VURKÜÜP | koç dövüşü sırasında, çobanların kendi hayvanının yenmesi için cesaretlendirmek amacıyla söylediği söz. |
YAA,YAAH | hayır |
YAĞADI | yağlı kir |
YAĞIR | kir pasak(yağlı kir),yük ve binek hayvanlarının sırtında çıkan yara |
YAĞIRNI | sırt |
YAĞLIK | mendil. |
YAĞLIK | yaşlıların şapkalarının altına giydiği takke |
YAL | genellikle arpa unu,sıcak su, yağ ve tuz ile yapılan bazen de içine evde kalmış yemek, çorba vs. de katılan sıcak köpek yemeği. |
YALABIK | eğri büğrü olmayan, düz,düzgün. |
YALANGASDAN | mahsustan,şakacıktan,yalandan.(engasdan) |
YANGIŞ | nakış,desen,süs |
YANGŞANMAK | boş boş konuşmak. |
YANMAK | aşık olmak. |
YAPAA ( YAPAĞI ) | koyun yünü |
YARLIĞAMAK | koruma,kollama (allah yarlığasıng,[allah korusun]) |
YASDIĞEÇ | üzerinde hamur açmaya yarayan dikdörtgen biçiminde ağaçtan yapılmış bir nesne. |
YAŞMAK | kadınların başlarının üzerine aldıkları şal şeklinde sarı renkli ve turuncu iplerle işlemeli ince kumaş. |
YAVINCIMAK | açlıktan midenin ağrıması. |
YAVUKLU | yar, sevgili. |
YAYLANG | geniş,yayvan |
YAYNIKDIRMAK | dikkati dağıtmak,birisinin dikkatini başka yöne çekipyapılmaması gereken bir şeyi yapmak. |
YAZI | düzlük ve genişçe arazi parçası. (uluyazı)köyümüzde bir bölgenin adı |
YAZLIK | yazın sıcak günlerinde bütün ailenin birarada oturduğu,yemek yediği vs günlük kullanıma açık bütün oda kapılarının açıldığı geniş koridor veya salon. |
YAZMA | tülbent, baş örtüsü |
YEDEKLEMEK | olumsuz bir davranışta bulunması için birini kışkırtmak |
YEDMEK | koşum ve binek hayvanlarının yularından tutup çekerek götürmek |
YEEGİ | büyük ve küçükbaş hayvanların yiyeceklerinin (ot, saman, yem )verilmesi. (malları yeegiledingmi.?) |
YEENİ | ağır olmayan,hafif |
YEKİNMEK | hamle yapma, yapılan hamleden sakınma |
YELEVİ | bilimsel olarak araştırılmamakla beraber geçtiği yerlerde çökmeler oluşturduğu için fay hattı olduğunu tahmin etmekteyiz.( garlıktan başlayıp köyün içinden geçen bir hattır.) |
YELE YELE | hızlı bir şekilde yürüyerek, koşar adımla, aceleyle gitmek. |
YELLEMEK | hızlı bir şekilde ileriye doğru fırlatmak. |
YENG | elbisenin kol ağzı |
YENGATTAN | yeniden |
YENGİ YETME | yeni yetme, çocukluktan çıkmış,gençlik çağının başında olan genç. |
YEPİLEMEK | gururunu okşamak, cesaret vermek için sırtını sıvazlamak |
YER YÖRENMEK | uykusu gelen birisinin uyumak için yer araması.(onun uykusu geldide ,yer yöreniyo gali) |
YERİNMEK | pişman olmak,şikayet etmek |
YILDIRMAK | danaların kafa kafaya tokuşmaları boğa güreşi sonucu birinin diğerini yenmesi |
YILIK | eğik ,eğribüğrü. |
YIPITMAK | ne yapacağını bilmeden dengesiz hareketler yapmak veya sözler söylemek, şımarmak. |
YIVGILAMAK | olumsuz olan herhangi bir işi yaptırmak için kışkırtmak. |
YİRİK,YİRİLMİŞ | yırtık,oyuk,yarık |
YONGA | ağaç talaşı |
YOZ | verimi düşük,süt vermeyen koyun ve aşılı olmayan vişne ağacı için söylenir. |
YOZ | yabani olan, insan içine çıkmayan, soğuk mizaçlı, asosyal kişiler için kullanılır. |
YOZUKDURMAK | korkutarak kaçırmak. |
YÖNET | ters olmayan,düz |
YUKA | yufka |
YUKA | hafif, ince |
YUMAK | yıkamak, suyla temizlemek |
YUMMAK | bir çukur açıp içine konan şeyin üzerini toprakla örtmek |
YUMUŞMAK | biryere toplanmak,birikmek |
YURGU | dameşlardaki toprakları sıkıştırarak alta su geçmesini önlemek için kullanılan silindir biçiminde taş. |
YUVAK | silindir şeklinde olan |
YÜKLÜ | hamile,gebe |
YÜKLÜK | evlerde yatak yorgan koymak ve banyo yapmak için kullanılan önü kapaklı alan |
YÜZNUMARA | tuvalet |
ZANGADAK | aniden,ansızın,birdenbire |
ZARE YIKAMAK | zahire yıkamak, un,göce,bulgur yapılacak buğdayları köydeki akar çeşmelerin aharlarında yıkamak. |
ZARPLI | güçlü,kuvvetli |
ZERE | bir şeyin olacağını tahmin etmiş olmak.(zere canım ben bunung bööne olceeni biliyodum.) |
ZEVLE | boyunduruğa öküzlerin bağlanmasını sağlayan demir veya ağaçtan yapılmış yaklaşık 40- 50 cm uzunluğunda bir alet |
ZIBARMAK | derin uykuya dalmak,ölmek, |
ZIBIN | bebeklerin iç giysisi |
ZİBİT | sırılsıklam, çok ıslak. |
ZİKGE | at eşek gibi hayvanları herhangi bir yere sabitlemeye yarayan 3 – 5 m uzunluğunda zinciri olan 20 – 30 cm uzunluğunda ucu sivri demir. |
ZİNDAN GİBİ | zifiri karanlık |
ZİNG ZİNG ETMEK | oturduğu yerde ayağını sürekli olarak oynatmak, veya sallanmak yada herhangi bir yerde duramadan sürekli hareket halinde olmak. |
ZINGILDAMAK | sallanmak, herhangi bir yerde sabit durmadan hareket etmek . |
ZİNGİLDEMEK | herhangi bir yerde sabit durmadan sürekli hareket halinde olmak. |
ZİNİ (SİNİ) | büyükçe tepsi |
ZONKLAMAK | çok ağrımak |
ZOPA | sopa,dayak |
TARIMDA KULLANILAN KELİMELER
Tazlar da tarımda kullanılan elet ve ölçü birimleri ve diğer kelimeler…
KELİMELER | AÇIKLAMA |
AFYAN | Haşhaş bitkisi |
AĞIL | Koyun,keçi vb hayvanların barındığı etrafı çevrili üstü açık – kapalı veya yarı kapalıda olabilen korunak |
AĞIZ | Yavruladıktan sonra inekten sağılan ve çok besleyici olan koyu kıvamlı ilk süt. |
AHAR | Çeşmelerin önüne konulan ve içine biriken suyu hayvanların içtiği eskiden ahşaptan yapılan fakat son dönemlerde betondan yapılmış büyük yalak. |
AHAR | Genellikle hayvan damlarında bulunan büyükbaş hayvanların bağlanarak ot,yem ve saman yemeleri için ağaç veya betondan yapılmış yalak. – çeşmelerin önüne konulan ve içine biriken suyu hayvanların içtiği eskiden ahşaptan yapılan fakat son dönemlerde betondan yapılmış büyük yalak. |
AKDARMAK | Tarlayı ilk defa sürmek. |
ALGI | Yaklaşık olarak 1970 li yıllara kadar çizilerek sütü çıkan haşhaşların sütünü(afyon sakızı) nı kapçığından ayırıp almaya yarayan bir tarafı bıçaklı alet. |
ANG | İki tarla arasındaki boşluk. |
ANG DAŞI | İki tarla arasındaki sınırı belirleyen sınır taşı. |
ANGIZ | Ekinler biçildikten sonra tarlada kalan arpa, buğday gibi bitki kökleri. |
ANNAT | Çayırda biçilmiş otları tarlada veya harmanda tahıl saplarını yükleyip biryerden biryere taşımaya yarayan üç çatallı ağaç alet. |
ARPALIK | Köyün yakınında, arpa ekilen verimli tarla. |
BAĞIRCAK | İnek veya dana çobanlarının gece uyurken güttükleri hayvanların yanlarından uzaklaşmalarından haberdar olmak için bir ucunu herhangi bir havvanın boynuna diğer ucunu bileğine bağladığı ip. |
BÖRÜLCE | Fasülye |
CERGE | Tarla ve bahçelerde bahçeyi bekleyen kişinin yağmur,soğuk ve güneşten korunmak için altına saklandığı etrafı ve üzeri kapalı kulübe şeklinde korunak. |
CİZGİ | Haşhaşların sütünün(afyon sakızınınçıkması için çizmeye yarayan yuvarlak bir ağacın ucuna keskin bir bıçak takılarak yapılmış bir alet. |
CİZİ | Tarlalarda sürerken yağmur sularının vs gitmesi için pullukla açılan derin çizgi şeklinde ark |
ÇAĞIL | Tarlalarda taşları biraraya toplayarak oluşturulan taş yığını. |
ÇAKILDAK | Küçük baş hayvanların, pisledikten sonra tüylerine pisliklerinin yapışarak kuruması sonucu oluşan sert pislik kütlesi. |
ÇALGI | Çalıdan yapılmış harmanda tane ve samanları süpürmeye yarayan süpürge. |
ÇALKAMAK | Tahıl veya baklagillerikalbur veya gözerle elemek |
ÇIKI,ÇIKILAMAK | Bir bez parçasına sarıp paket yapmak. |
DELİCE | Çayırdan eve ot getirmeye veya tarladan harmana sap götürmeye yarayan kağnının üzerine bağlanarak daha çok malzeme almasını sağlayan ağaçtan yapılmış nesne. |
DEMİR | İki şinik ölçeğinde onaltı kg. tahıl alan 18 kg lık yağ tenekesi büyüklüğünde bir hacim ölçüsü. |
DENE AMBARI | Harmandan buğday,arpa vs tahıl tanelerini getirmeye yarayan ağaçtan yapılmış büyük kasa. |
DESDE | Biçilen tahılların harmana götürülmeden önce kağnıya veya traktöre daha rahat yüklenmesi için bir araya getirilerek bir yığın oluşturulması. |
DİRGEN | Çayırda biçilmiş otları tarlada veya harmanda tahıl saplarını yükleyip biryerden biryere taşımaya yarayan v şeklinde çatallı ağaç alet. |
DIRMIK | 20 – 25 cm boyundakiçubukların 7- 8 cm aralıklarla 1 – 1,5 m uzunluğundaki bir ağaca tarak şeklinde takıldıktan sonra yaklaşık 1,5 – 2 m uzunluğunda sap takılarak yapılan tarlalarda biçilen tahıl saplarını bir araya toplamaya yarayan alet.(tırmık) |
DİŞEMEK | Bebeklerin diş çıkarması. – ekin biçilen tırpanların örs ve çekiçle dövülmesi. |
DUZLA DAŞI | Evcil hayvanların yalaması için üzerine tuz dökülen taş. |
DÜYEN | Döven, öküz veya atların çektiği, ekin saplarını altındaki çakmak taşları sayesinde ezip tahılların taneleri ni saplarından ayırmaya yarayan alet. |
ENGSEN | Kağnılarda tekerleğin takıldığı genellikle meşe, kiraz,söğüt gibi ağaçlardan yapılan yuvarlak ağaç. |
EVLEK | Bir dönümün ¼ ü yaklaşık 500 m2 ölçüsünde bir alan . |
EVLEMEK(GANININ EVLEMESİ) | Özellikle üzerinde delice bağlıyken ot veya sap taşıyan kağnının herhangi bir taşın veya çukurun üzerinden geçerken dengesinin bozularak bir tarafının havaya kalkması sonucu ekseninin yuvasından çıkması |
EYEF | Ot veya saman götürürken kağnının sarılması sırasında düzgün bir gerdirme sağlayan alet. |
EYER | Binek hayvanlarının sırtına konan ve binicisinin rahat oturmasını sağlayan tutunacak yeri ve ayak konulacak üzengisi olan, oturak. |
FAKI | Deliceyi kağnıya bağlamaya yarayan bir tarafı daha uzun -v- harfi şeklinde araç. |
FERK | Ot veya tahılların deste edilmeden önceki yeni biçilmiş hali. |
FERK ÇEVİRMEK | Ferk halindeki, deste edilmemiş ot veya tahılların altta kalan kısmında kuruması için uzunca bir sopa, örendire veya dirgenle alt üst edilmesi. |
FIŞGI | Kuru koyun gübresi |
FİTİRE,FİTRE | İki kg. ağırlığında tahıl alan yuvarlak ölçü kabı. |
GALBIR | Bulgur, düyü, göce gibi gıda maddelerini elemeye yarayan orta boy elek. |
GANI ÇUVALI | Kadınların elleriyle dokudukları, ancak kağnı ile taşınabilen,harmandan buğday,arpa vs. tahıl tanelerini getirmeye yarayan büyük çuval. |
GANI GAYIŞI | Boyunduruğu kağnıya bağlamaya yarayan büyükbaş hayvan derisinden yapılmış alet |
GAPCIK | Taneleri boşaltılmış haşhaş kabuğu |
GARIK | Bahçelerde ekilecek bitkilerin cinslerine göre ekmek için yapılan bölüntü |
GARIN GOLANI | Semeri eşeğin sırtına bağlamak ve yük konduğunda semerin ters dönmemesi için eşeğin karnının altından bağlanan geniş ve kalın kemer. |
GAYRAK | Tırpan, bıçak vb keskin aletleri bilemeye yarayan sert bileyi taşı. |
GECENEZ | Genellikle çift sürerken örendirenin alt kalın ucuna takılan ve pulluğa yapışan toprakları kazımaya yarayan spatula şeklinde bir alet. |
GERİ | Kağnıya bağlanarak,harmandan samanları getirmeye yarayan keçi kılından yapılmış nesne. |
GERİ GANADI | Harmandan saman getirmek için kağnıya takıldıktan sonra üzerine gerinin bağlandığı büyük kanat. |
GEYE | Meyve toplarken, ağaç dallarının yetişilmeyen kısımlarını kendine doğru çekmeye,otluktaki ot yığınından ot çıkarmaya yarayan ucu olta iğnesi şeklinde ağaç |
GIĞIŞ – GIYIŞ | Kurumuş veya üzerinde mısır koçanı kalmayan ve hayvanlara yiyecek olarak verilen mısır bitkisinin gövde ve yaprakları. |
GIRKLIK | Koyunların yünlerini kırkmaya yarayan büyük makas |
GÖZER | Arpa ,buğday,nohut, fasulye gibi tahılları ve baklagilleri elemeye yarayan büyük elek. |
HAMIT | Koşum hayvanlarının boyunduruğu |
HARMAN | Arpa, buğday vb. tahılların biçildikten sonra düven ile sürülüp veya patoz ile savrulup saman ile tanelerin birbirinden ayrılması işlemlerinin yapıldığı geniş ve düzlük zemini çimenlik temiz alan. |
İMBOL | Uzunca bir sopanın (örendire)ucuna takılan (çakılan ucu sivri çivi). |
IRAAT,IRAHAT | Rahat, kağnıya koşulmuş öküzlerin boyunlarını dinlendirmek için kağnının boyunduruktan önde kalan kısmına konulan genellikle üst kısmı hilal şeklinde 100 �120cm boyunda ağaç destek. |
IRAMAS | Harmana getirilmiş buğday veya arpa sapı yığını. |
KELETER | Ot ve saman taşımaya yarayan büyük ve derince sepet. |
KEMİRE | Ahırda büyükbaş hayvanlar ,ağılda koyunlar tarafından ezilmiş ve en az birkaç ay beklemiş gübre. |
KİREBOLU | Arıların kovanın iç tarafına soğuktan korunmak için ördükleri bal mumu.(arıların kovanın içine soğuk girmesini önlemek için balmumundan kendi yaptıkları bir çeşit sıva). |
MAYIS | Yaş (taze) koyun gübresi |
MOZA GANADI | Kağnılarda küçük kanat |
NODUL | Uzunca bir sopanın (örendire)ucuna takılan (çakılan ucu sivri çivi). |
OK | Kağnının ve at arabasının taşıma kısmı ile bıyunduruk arası |
ORAK | Hilal şeklinde tarlalarda ot veya tahıl biçmeye yarayan küçük alet. |
ÖLÇEK | İki demir ölçeğinde otuz iki kg. tahıl alan bir hacim ölçüsü birimi |
ÖRENDİRE | Genelde kağnılarda öküzleri ilerletmek için kullanılan ucu çivili 2 – 2,5m uzunluğunda sopa |
SAKAK | Boyunduruğun alt kısmında zevlelerin takıldığı ağaç. |
SÜRGÜ(TARLA) | Tarlaya ekin ektikten sonra öküzlerle veya traktörle ekilen tanelerin üzerini toprakla kapatmaya yarayan (büyük harf T şeklinde ) ağaçtan yapılmış çiftçi aleti |
ŞİNİK | 4 fitre ölçeğinde sekiz kg. ağırlığında tahıl alan yuvarlak ölçü kabı. |
TERSEVİ | Terslikte biriken tersleri(hayvan gübrelerini) tarlaya götürmek için kağnının üzerine konan ağaçtan yapılmış küvet biçiminde düzenek. |
TINAS | Harmanda yığılmış saman (saman yığını) |
TIRPAN | Otları ve ekinleri biçmeye yarayan alet. |
YABA | Eskiden harmanda düyen sürüldükten sonra saman ile taneleri rüzgarda savurarak birbirinden ayırmaya yarayan alet. |
YABALTI | Harmandaki samanları geriye veya tarktöre yüklemeye yarayan alet. |
ZEVLE | Boyunduruğa öküzlerin bağlanmasını sağlayan demir veya ağaçtan yapılmış yaklaşık 40- 50 cm uzunluğunda bir alet |